“`html
Lozan Antlaşması’nın Ardından Türkiye’deki İdari Yenilikler
Lozan Antlaşması ile Misak-ı Milli’ye uygun kararların alınmasının ardından, Türkiye’de idari reformların uygulanması kaçınılmaz hale gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kuruluşundan itibaren geçen üç yıl boyunca savaş ortamına rağmen görevine devam etti. Şimdi ise yeni koşullar altında seçim düzenlemenin vaktinin geldiği düşünülüyordu.
İşgal Dönemi Sona Erdi
Öte yandan, İstanbul cephesinde meydana gelen gelişmeler sayesinde, Lozan Antlaşması’nda belirtilen barış şartları onaylanmıştı. 1918 yılından itibaren İstanbul’u işgal eden İtilaf Devletleri, 1920 yılında bu durumu resmi bir işgale dönüştürmüştü. Fakat 6 Ekim 1923’te İstanbul halkı silahlardan tamamen kurtulmayı başarmıştı. Şimdi ise tarihi bir mesele gündemdeydi: Uygarlıkların başkenti olan İstanbul, yeni Türkiye’nin başkenti olacak mıydı?
Eğer İstanbul başkent olacaksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu şehirde etkinliklerine devam etmesi için bir düzenleme yapması gerekecekti.
Ankara, Aralık 1919’dan bu yana milli mücadelenin merkezi olmuş ve pek çok önemli olaya ev sahipliği yapmıştı. Günümüzde fiilen başkentlik görevini sürdüren bu şehir, aynı zamanda İsmet Paşa ve arkadaşları tarafından önerilere ev sahipliği yapıyordu.
Başkent Ankara Resmi Olarak Belirlendi
Bu tek maddeli öneri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 13 Ekim 1923 tarihindeki oturumunda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edildi. “Türkiye Devleti’nin yönetim yeri Ankara’dır.” ifadesiyle, yeni Türkiye resmen başkentini belirlemiş oldu. Meclis’teki seçim konusu ise Mustafa Kemal Paşa’nın yayımladığı bir bildiri ile gündeme geldi.
Bildiride, beklenen yeni barış ortamında, tüm gayretlerin ülke ekonomisinin güçlendirilmesine, organizasyonların kurulmasına ve halkın refah seviyesinin yükseltilmesine odaklanılacağı belirtildi. Bu çerçevede atılacak siyasi adım ise “Halk Fırkası” adında yeni bir partinin kurulması ve Meclis’teki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun bu partiye katılımı olacaktı.
Partinin temel esasları dokuz maddeden oluşuyordu. Birinci madde, “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” cümlesiyle başlıyor; milletin gerçek ve yegâne temsilcisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu vurguluyordu. İkinci madde ise 1 Kasım 1922’de alınan kararla saltanatın kaldırılmasının değişmez bir esas olduğunu belirtiyordu.
- Memleketin güvenliğine, hukuk sistemine, ekonomik önlemlere, askeri düzenlemelere ve devlet memuriyetine dair hükümler içeriyordu.
Bildirinin yayımlanmasından sonra seçim hazırlıklarına başlandı. Seçim çalışmaları, Halk Fırkası adına bir grup tarafından yürütülüyor ve Mustafa Kemal Paşa bu çalışmalara katılmak için geç saatlere kadar odasında bulunuyordu.
Değişiklikler ve Yeni Anayasa Taslağı
20 Ocak 1921’de ilan edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki bazı maddelerde değişiklikler yapıldı; birinci maddeye “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” ifadesi eklendi. Üçüncü madde ise “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.” şeklinde düzenlendi.
Sekizinci ve dokuzuncu maddeler şu şekildedir:
“Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeni cumhurbaşkanının seçilene kadar devam eder. Görev süresi sona eren cumhurbaşkanı yeniden seçilebilir.”
“Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer bakanlar yine Meclis üyeleri arasından seçildikten sonra Cumhurbaşkanı’na sunulur.”
Geçiş Döneminde Aldığı Önlemler
Bu maddeler, Mustafa Kemal Paşa’nın yelek cebinden çıkarıp Hasan Rıza Bey’e vermesiyle resmileşecekti. Bu notlar, hem Paşa’nın tarihsel bir dönem için süreçte yaşananları yazılı hale getirmek için çok dikkatli çalışacağının bir göstergesi olacaktı.
Meclis’teki Müdafaa-i Hukuk Grubu, bu süreçte Halk Fırkası’na dönüşmüş ve 11 Eylül 1923’te ilk toplantıda “Fırka Nizamnamesi” imzalanmıştır. Ancak, Mustafa Kemal Paşa’nın devleti yönetme anlayışında sadece milli hâkimiyet ilkelerine dayanan bir sistemin benimsenmesi gerektiğinin altı çiziliyordu. Her geçen gün, saltanatçıların ülke yönetiminde yeniden söz sahibi olma riskinin durduğu bu hassas geçiş döneminde, her adımda dikkatli olmak gerekmekteydi.
Mustafa Kemal Paşa, Avusturya kaynaklı Neue Freie Presse gazetesine verdiği demeçte, üzerinde çalıştığı iki maddeyi tanıtarak “Bu iki maddeyi tek kelimeyle özetlemek mümkündür: Cumhuriyet.” ifadelerini kullandı. Ekim ayı sonunda, mevcut Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun uygulanmasıyla ilgili sorunlar yaşandı; Ali Fethi Okyar Bey, Dahiliye Vekaleti görevinden istifa etti. Meclis, boş kalan kademelere yeni isimler seçmeliydi.
Tarihi 28 Ekim 1923
25 Ekim Perşembe günü, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplanan Vekiller Heyeti, istifa zamanının geldiğini belirtiyordu. Bu karar doğrultusunda, 26 Ekim akşamı Vekiller Heyeti üyeleri bir mektupla Paşa’ya istifa ettiklerini duyurdular.
İstifanın ardından, milletvekilleri bir araya gelerek çeşitli listeler oluşturmaya çalıştılar ancak tek bir liste oluşturulamadı. 28 Ekim akşamında, Fırka İdare Heyeti’nden Mustafa Kemal Paşa, mevcut listeyi sunmak üzere çağırıldı. Ancak liste üzerinde hatalar tespit edildi. Bunun üzerine Paşa, kesin bir liste istendiğinde Gazi’nin arzusunu ifade etti: “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” dedi.
29 Ekim 1923 günü saat 10.00’da toplanan Halk Fırkası Grubu, meclis içerisinde tartışmalara başladılar. Ali Rıza Paşa’nın katkısıyla çalışmalara devam edildi. Mustafa Kemal Paşa, tekrar kürsüye çıkarak şu ifadeleri kullandı:
Teklifi Açıkladı
“Saygıdeğer arkadaşlar, bu konudaki zorlukları hepiniz fark ettiniz. Geçmiş dönemde de karışıklıklar yaşandı. Temel çözüm, mevcut uygulamamızda yatıyor. Uygulama şeklimiz, birçok zorluğa yol açıyor. Bu nedenle güçlü ve uyumlu bir hükümet kurabilmemiz için bazı maddelerde açıklık sağlamamız gerekmektedir.” diyerek önerisini sundu.
Mustafa Kemal Paşa, ardından metni yazıcılara vererek kürsüden ayrıldı. Mebuslar arasında tartışmalar yaşandı; teklifler görüşüldü ve kabul edildi. Aynı akşam saat 18.00’de Meclis toplantısı gerçekleştirildi.
Kanunun İlanı ve Seçim Sonuçları
Kanun teklifi incelendikten sonra Meclisteki diğer işlerle meşgul olundu. Nihayet, kabul oylaması yapıldı ve kanun, “Yaşasın Cumhuriyet!” nidalarıyla onaylandı. Hemen ardından cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları açıklandı; 158 oy kullanıldı ve tek bir oyla Mustafa Kemal Paşa cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Cumhuriyetin İlanı ve Millî Sevinç
Cumhuriyet, 29 Ekim 1923 gecesi ilan edildi. Bu gelişme, toplumda büyük bir sevinçle karşılandı. Ancak, bazı gruplar bu duruma eleştirilerde bulundu. Mustafa Kemal’in deyimiyle “Yeni doğmuş bir çocuk” gibi savunmaya ihtiyaç duyan Cumhuriyet, aynı zamanda kendisini koruma konusunda zaafiyet göstermedi.
Mustafa Kemal’in Vizyonu ve Gençliğe Güveni
Mustafa Kemal’in yaşadığı dönemlerde, gençliği ülkenin geleceği olarak gördüğünü ifade etmişti. “Bütün ümidim gençliktedir.” derken, Cumhuriyet fikrinin yalnızca bir yönetim biçimi değil, bir yaşam şekilde olduğunu da belirtmiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde atılan bu adım, Türk milletinin geleceği açısından bir dönüm noktası olmuştur ve bu tarihi gün, underlines the importance of protecting and advancing the values of the Republic for future generations.
***
(1) C.A. Kansu, Cumhuriyet Bayrağı Altında, Bilgi Yay., 1998, s.10.
(2) M. H. Egeli, Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, A.H. Yaşaroğlu Kitapçılık, 1954, s.34.
(3) F. Kızılkaya, Cumhuriyet gazetesi, 25 Temmuz 1948.
(4) A.B. Palazoğlu, age, 2006, s.63.
(5) K. Özalp, Milliyet gazetesi, 29.10.1963.
(6) M.M. Kansu, Erzurum’daki anılarını aktarır.
(7) A.B. Palazoğlu, age, s.102.
(8) M.M. Kansu, age, s. 472.
(9) E.B. Şapolyo, Ülkü Halkevleri Mecmuası, 1935, s.199.
“`